Friday, December 13, 2013

halbuki...




Bazısına kolay gibi ,  ya da sana öyle derler. Seviyorsan konuş kurtul derler. Bilmezler bazen sen söylemedin diye seni severler.. ya da bu da yıllardır bizi kandıran filmlerin, şarkıların eseridir. Nedir kimbilir. Söylerler, herkes senden daha iyi bilir ya ..öyle zamanlar..

halbuki, sen bir bakıyorsun bana, bir kimya dersi başlıyor aramızda.. 
mesafelerce tepkime, binlerce denklem..çözümsüz eşitsizlikler,varsayımsal matematik..
kıvılcımlar çıkardı aramızda, eğer gözle görülseydi frekanslar... 
sonra bir vazgeçiyorsun sanki beni görmekten, şimşekler çakıyor gözlerimde, bulutlar kararıyor, ıslak bir karanlık, üşürken terliyor insan..
şimdi ben bunu sana nasıl anlatayım..seviyorum gidip konuşayım, ya bunu nasıl anlayacaksın..
herkes söyler, baharlar kelebekler vardır önce, sonra kara kışlar, ayazlar...
peki benim baharlarımda, kelebeklerin renkleri bambaşkayken, sayıları sonsuza doğru artarken, kışlarımda ayazlar bir kara delikken, herşeyimi yutarken..
nasıl anlatırım ben bunu sana..dayanamıyorsam canımın yanmasına, ya sen bunu nasıl anlayacaksın..
eğer biri dokundu sana diye dünyan takla atmıyorsa, o biri uzaklaşınca kalbin artık atmıyorsa, gülünce gözlerin renk değiştirmiyorsa, üzüldüğünde rengin solmuyorsa...

nasıl anlayacaksın sen şimdi beni...sözlerim yetişmiyorsa kalbimin hızına...


Friday, August 19, 2011

farketmez


Fark etmiyor eskimişin yenisi, dörtse dört, altıysa altı

çok zor öyle geri gelmiyor, denemesi bedavaydı,

diye değil umutlanmak, yinelenenlerden, beklentilerden,

artı birlerden, geçmiyor o bir rengin atlısı

Kalktık gidiyoruz acemice, şansı takmak peşimize öyle kolayı var diye değil,

güvensizlikten bütün debelenme

bir daha düşmeyelim diye dik durmuyoruz belki de

korkudan bağlanmıyor dizlerimizin bağı

öyle istedik diye değil, o geldi başımıza sanıyoruz diye

yanılsama gibiyse öyle

Fark etmiyor, rahatsız olmayalım diye esnemiyoruz birbirimize.


Friday, January 07, 2011

sonra haberler



Sonra sevişirdik, şimdi bir anlatsam...
sanki sen mi beni istiyorsun..ama düşlerimde öyle..
Ege'ye vurdu gemiler, fırtına çıkmış yine,
meraklı mısın sanki beni sevmeye, neymiş, haberlermiş..
kaç adam ölmüş yine, boş yere, daha mühim ölenle ölmek, beni sevebilmekten..
Üç gündür kayıptı o çocuklar, bulunmuşlar
-müştemilatta, oyunmuş, saklanmışlar, sersefil kilitli mi kalmışlar,
ölmemişler ama, onlar değilmiş suçlular..
ben seni seyrediyorum oysa, o çocuklardan onbinlercesi var içimde,
-kilitli, evet, ölmüşler mi bilmem, sen öldürme de...
maviye çalan gözleri var, gerçekten yalnızlar, kalabalıklardan kaçaklar...
hala seni düşünüyorum şehir adlı yerde, sevmediğim bardaklarda, küçük kaçamaklarda,
bitmeyen sohbetlerde altyazımsın.
hayır, dinlemiyorum evet, öyle bir çelişki ki hem severken böyle,
-nefret edebilmek.
ben kimlerin vaktini öldürüyorum,
nelerin kefiliyim gecelere karşı,
seni kimden koruyorum.
telaşlıyım hayata karşı,
geç kalmış vapur gibi olmadık hızlanıyorum,
alt tarafı sana geliyorum ....
....ve senden gidiyorum...

..sürekli anlamdırıyorum kovaladığım olmazları...

yirmidokuz oniki


bir hamlede içimden sökerdi bu şehri istese,
daha bir kere denemedi denemeyi
izmarit sayıyor arkamda, derdiyok, beklentisi çok
...oturup bir ağaç düşünüyorum
tutup onu yanıma alıyorum, altında gölge oyunlarına tavız.
bela bu unutkanlık ama seviyorum
ne düşlüyorsam öğle vakti, sıradan bir evde...
soba düşüyor önüme, sen kestaneleri soyuyorsun,
..ben ayıklıyorum karanlığı saçlarından
külleri beyaz muşambayı yakıyor sigaramın
sen ateşi közlüyorsun
ben bir geri duruyorum, sen iki ileride gülümsüyorsun
böyle korkarken bir insan, nasıl kaybediyor korkularını;
ben bulamıyorum, sen aramıyorsun...
ne içiyorsak ben bizim için, sen başka evlerde demlenen sevgililer için içiyorsun..
aramıza engeller diziyorsun
kırılmıyor mu ki hiç bu bardaklar,
ben mutfağı izliyorum, ben bacaklarını gözlüyorum
uyumak üzere bırakıyorum gözlerimi koltuğuna,
yanyana değil, uzakta,
sırf sen korkma diye;
kendime gelin, kendime güvey koltuk kabartmam
uyuyorum aslında, avizelerin başucumuzda..

----------------------------------------------



ışıları söndürüyor gözlerin
oturunca gelmiyor işte akla
kuru dudağıma yapışıyor sigara, harflerim çirkinleşiyor...
hem göremiyorum ki önümü ben, sanıyor musun ki onlar yoktan varoluyor..
karnıma koyduğun sıcak havlu kadar ısıtabilseydin içimi
o oğlanlar mı düştü aklına, hani yan baksan, yan kesen kalbini..
sürekli aynı şarkı çalsın istiyorsun değil mi?
yavaş yavaş, uzaktan yükselsin, sonra hiç gitmesin
saatleri çevirsin dursun, kendi bitmesin..
bir uzun yol içindeyim;
uzan dizime
anlatmadan uykuya yol vermem
hem sen de içindesin
hem ben de içindeyim

----------------------------------------------



Adını bellediğim dipsiz kuyular
ezberlediğim el yazısı
senin artıksız kaçırdığın uzunboylu, yazılar
hiç tortusu olmaz mı

kalkacak daha güneş,
seni, beni uyandıracak
perdeleri yakacak
eskimesin diye yüzü bulutarkası saklanacak biraz
sonra sonsuz akacak

yine ben ararken, sen yokluğa imrenirken, kaşınacak sırtın.. elini ardına atmazsın ki sen, öyle bırakcaksın...
herşeyi olduğu gibi.
yine her kafadan çıkan bir sese inanacaksın değil mi?
değil olsa bu sefer, ki çok koştuk bu tepelerden, aşşağı kadar,
olmasın duraksamalar diye kaptırdık yılları,
öyle boş yere değil, değdi mi diye soracak vaktimiz kalmasın diye kaptırdık yokuştan, sokak aralarına...
hayat zarflarına verdik pulları, kimler yapıştırdı bizi sürekli birbirimize yanlışlıkla, ya da bilerek..
ben bilsem de söylemem..

----------------------------------------------


Az çizgi çekmedim karşı yakayla arama,
bir gökkuşağı bağlar bizi arada, o da ender
kaldırıp atarım gerekirse,
kaç kaldırım uzakta o yerler
okusam yetişir miyim
yürümem; aramızdaki farklara dayanamıyorum..
biz eskiden, çılgın bir trenin uzak vagonlarıyken,
herşey güzelken, şarkılar yerleşikken, unutmak akla gelmezken
pekala yalnızdık, yine de nedense olurduk, mümkündük..
çoğunlukla meraktık, tutkulu bir meraktık
az kalmadım arada, bilinmezle kaybetmenin ortasında
kaç dediler, içimden bir sesler, dinledim
dur dediler, aynı sesler, dinledim..



Wednesday, December 22, 2010

o eksik kalsa




Bu bir gümüş kaşık, parşömen kağıdına yazdım adını,
adımın, tam yanında, yalnızlık
Üzgünüm körelttiler beni, açıldıkça saçıldım, yarı yolda bıraktı çakmağın,
yolum karanlık.
sadece deliliğimde saklı kelimeler, yoksa kimin bu resimler,
imzamı attım, kitabın ilk sayfasında tarihim, kaldığım numara, ama uğramazsın...
bekledim yine de,
kalk gidelim deseler de
dar bir pencere beklenti
parmaklıkları ellerinle örülü
camı açar mısın?
-kapında kristal bir melek asılı, kapalı zihnim, kırık bir aynada yüzünü birleştirmeye çalıştım.
bu sefer kaldım,
sen, evin , yüksek kaldırım,
elimde bir kutu, içi çatal kaşık,
bu sefer kalmaya niyetli eşyalarım...
sadece çıkartırsan var kelimelerim,
artık sessizlik kaçsa yakalarım.

...beraber uyursak, sana da anlatırım...

(yalan söylesen, ki çok mu zor , ikimiz de inandıktan sonra
ağlasak beraber, uyusak sonra,
sen yat, ben örterim üstümüzü ağdalı laflarla,
gece lambası eksik kalsa...)

kırmızı





dudakların mı şaraptan kırmızı?
üç gün önce verdik bu kızı,
yeni gelin, ister ki evine gelin...
öğretmiştik bir kek tarifi, bir iç pilav, içi sarı..
- ama o içer, içmeyi sever
gelin size de var yer.
- - perişan eteği, yerin süpürgesi ..
yanakların mı utandı?
alt tarafı her kızın yatağı,
üç gün önce tekti, pembeydi, şimdi kırmızı
tek yastıkta kocasındı
yaşı kaçtı, üç gün önce onaltı..
rayiciyle ödemişler, en çok verene satılık hayatı
- - titrer dizleri, istemeden tek bir adamın fahişesi ..
gözlerin mi kızardı?
alt tarafı herkes yüksek tepelere ağladı
saçında tacı, belinde kırmızı kuşağı
bilekten dirseğe altınlarla ağırlığı
elleri doğuştan kınalı
artık en sevdiği renk kırmızı

(elinden uçan bir güvercini talih kuşu diye kandırmışlar, kovalar durur, bildiği en güzel umut budur.)

herşey pek lazım



Masal güzel, sonu kötü
el atsak sussalar..
bir var olsalar, sonra mümkünse görüşmesek.
dış kapının dış mandallarını dizsek,
sıradan bir-ki-üç dinletsek,
masal aynı, tadı güzel,
yersen gider... son lokmaya ayıp bitirmezsek.

aman annem utandın mı,
taşındın ya, çok yaşa, üşütme, bak nezlesin.

Hayat uzun,sonu çabuk
aklını alsak sussan,
hep varsın, arada bir kaybolsan
sol cenaptan yaklaşırız korkmazsan
belki katılırsın önüne, ellerini bıraksan
hayat güzel, tadı aynı
yaşa gider....oturmaya da geliriz sen kalkmazsan.

du bakalım.



şimdi bizim sonra başkasının sırası
bir bu uçurtma avı
boynunun bağı, borç gibi sıkar gırtlağını
önce biz ödeyelim, sonra yine bekleriz,
kan ter içinde , kışın ortasında
bir ütülü takımla, bir yenik zamana,
kaldırsan başını baksan bir bana,
kim mi kurtarır seni... kim bilir ama,bir dönsen bu tarafa
iki kelime mi çözecek dilimizi,
sanki çok mu kolay bağlamak zamanı
kessek elektrikleri, sussak da suçlamasak karanlığı
farkındayım alttan aldığını... bir kaç kap, kacak, güneşi yarım örten perdeler, ağzı açık kalmış şişeler, yerde dizili boy boy sevgiler...
ödenecek vergiler. boynumuzun borcu, sevmekse vermek
.. ... gitmekse kirletmek..
bela olsun diye değil kışkırtmak yalnızlığı
kabullenelim diye öderiz farkını.

Tuesday, November 30, 2010

Sonbahar










Hala izlemediyseniz ....Sonbahar - izleyin izletin...

.